Peygamber Efendimize Hira mağarasında ilk defa vahiy gelmişti. Yüklenmiş olduğu
vazifenin ağırlığıyla evine dönmüş, can yoldaşı Hz. Hatice’ye “Beni
örtün, beni örtün!” demişti. Hz. Hatice annemiz Resûl-i Ekrem’in
üzerini örtmüş, onu teskin etmeye çalışmış ve güven veren sözler söylemişti.
Bir süre sonra Cenâb-ı Hak şu ayetleri indirdi: “Ey örtüsüne bürünen!
Kalk ve uyar! Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir. Elbiseni tertemiz tut ve
her türlü pislikten uzak dur.”[1]
Müddessir suresinin bu ilk ayetleri, Sevgili
Peygamberimize hem maddi anlamda giysilerini ve bedenini temiz tutmayı, hem de
manevi anlamda batıl inanışlardan ve günahlardan uzak durarak arınmayı
emretmektedir. Zira müminin temel vasıflarından biri olan temizlik, pak ve
nezih bir bedenin, necasetten arınmış giysilerin yanı sıra huzurlu bir kalbe
sahip olmaktır. Bu yüzden Sevgili Peygamberimiz dış temizlik ile kalpteki iman
arasında bir bağ kurar ve şöyle buyurur: “Temizlik imanın
yarısıdır.”[2]
Temizlenme imkânına sahip olduğu halde, üstü başı kirli,
saçı sakalı bakımsız, evi barkı düzensiz olan kişi, insanların yanında olduğu
gibi Allah’ın katında da makbul değildir. Çünkü Allah’a hakkıyla ibadet ederek
O’nun rızasını kazanmak ancak temizlikle mümkündür. Unutmayalım ki abdest ve
gusül, eşsiz bir temizlik sistemidir ve başta namaz olmak üzere birçok
ibadetimizin ön şartıdır. Beden temizliğine, ağız ve tırnak bakımına özen
göstermek, haftada en az bir defa bilhassa Cuma günü yıkanmak Peygamberimizin
sünnetidir.
Rabbimizin sevgisi, sade, temiz ve takva sahibi
kimseleri kuşatır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Mescid-i
Dırâr’da asla namaza durma! Daha ilk günden temeli takva üzerine kurulan
mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven
adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.”[3]
Peygamberimiz, bu ayette övülen Kubâ
ehline “Siz nasıl temizleniyorsunuz ki Allah Kur’an’da sizden övgüyle
bahsediyor?” diye sorunca “Biz su kullanarak her türlü kirden
temizlenmeye özen gösteriyoruz.” cevabını almıştır.[4]
Hayatta her
iyiliğin ve güzelliğin başı sağlık, sağlığın başı ise temizliktir. Geçmişte
olduğu gibi bugün de salgın hastalıklar, yeryüzünü dolaşmaya devam ediyor.
Dünyanın dört bir köşesini tehdit eden virüsler, toplu kayıplara sebep oluyor.
Rabbimize şükürler olsun ülkemizde bir vakaya rastlanmadı. Ama kendimizi ve
sevdiklerimizi korumak için hepimize sorumluluk düşüyor.
Çeşitli
virüs salgınlarından etkilenmemek için tedbiri elden bırakmayalım. Temizlik
kurallarına her zamankinden daha fazla riayet edelim. Ellerimizi günde birkaç
defa sabunlu suyla ovalayarak yıkayalım. Ellerimiz kirli iken gözümüze,
burnumuza ve ağzımıza dokunmayalım. Bedenimizin zayıf düşmemesi için bol sıvı
tüketelim. Dengeli beslenelim ve düzenli uyuyalım. Hapşırırken ya da öksürürken
bir mendille, mendil yoksa dirseğimizin içiyle ağzımızı kapayalım. Yaşadığımız
mekânları sık sık havalandıralım. Dinimizin haram kıldığı ve bedenimizi
hastalıklara açık hale getiren sigara, alkol, uyuşturucu ve benzeri zararlı
maddelerden uzak duralım.
Peygamber
Efendimiz, “Hastalıktan önce sağlığın kıymetini bilmeyi”[5] bize tavsiye etmiştir. Bazen
Peygamberimizin bu uyarısını unutuyoruz. Sıhhatli bir bedene sahip olmanın
değerini ancak kaybettikten sonra anlıyoruz. Oysa temiz yaşamak ve sağlığımızı
korumak öncelikle bizim görevimizdir. Tedbir bizden, takdir ise Cenâb-ı
Hak’tandır. Unutmayalım ki Peygamberimiz şöyle buyurur: “Allah
güzeldir, güzel olanı sever; temizdir, temizliği sever; kerem sahibidir;
cömertliği sever.”[6]
Yüce Rabbim,
başta ülkemiz ve İslam beldeleri olmak üzere tüm insanlığı salgın
hastalıklardan, bela ve musibetlerden muhafaza buyursun.
x
[1] Buhârî,
Tefsîr, 74 (1-5); Müddessir, 74/1-5.
[2] Müslim,
Tahâret, 1.
[3] Tevbe,
9/108.
[4] İbn
Kesir, IV, 213-214.
[5] Hâkim,
Müstedrek, IV, 341.
[6] Müslim,
Îmân, 147; Tirmizî, Edeb, 41.
Kaynak: http://www2.diyanet.gov.tr/dinhizmetlerigenelmudurlugu/sayfalar/hutbelerlistesi.aspx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder