- Afetlere Karşı Bilinçli Olmalıyız
- Allah (c.c.) ile Kul Arasındaki Bağ
- Batıl İnanç ve Hurafeler
- Cami ve Hayat
- Din Samimiyettir
- Kudüs İslâm Yurdudur
- Peygamberimizin (s.a.v.) Dilinden Dualar
- Muharrem Ayı ve Aşure Günü
- Teknoloji Bağımlılığı ve Sosyal Medya Ahlakı
- Musibetler Karşısında Müminin Tavrı
- Sorumluluk Sahibi Bir Baba Olabilmek
- Rabbin İçin Kurban Kes
- Tevazu İnsanı Yüceltir
- Her Can Dokunulmazdır
- İnsan, İman ve Hayat
- Dünyevileşmek, Geçici Olana Gönül Vermek
- Tefekkür ile Bir Ömür Geçirmek
- Faizin Toplumsal Zararları
- Allah'a (c.c.) Yakın Olma Çabamız: Namaz
- Kul ve Kamu Hakkı
- Beden Mahremiyeti ve Tesettür
- Cuma Namazı ve Adabı
- Neslin Korunması: Erdemli Bir Nesil, Huzurlu Bir Gelecek
- Mukaddes Bir Yolculuk: Hac
- Camiler Çocuk Dolsun, Ahlakı Kur'an Olsun
- Aile Olmak, Aile Kalmak
- Kadir Gecesi Kur'an ile Şereflenen Gece
- Kardeşliğimiz Zekat ve Fıtır Sadakası ile Bereketlensin
- Peygamberimizin (s.a.v.) Tarifiyle Hayırlı Müslüman
- Beraat Gecesi
- Miraç Gecesi
- Müslüman: Hayırlı Komşudur
- Kur'an ve Sünnet Bir Bütündür
- Bereket Mevsimi: Üç Aylar
- İslam Ahlakının Özü Hayadır
- Tedbir Müminden Takdir Allah'tan
- Allah Temizdir, Temiz Olanı Sever
- Yaşlılara Hürmet, Ömrümüze Bereket
Featured post
e-Devlet Nedir, Ne İşe Yarar?
e-Devlet, kamu yönetiminde bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımıdır. e-Devlet kavramının idari boyutu kamu kurum ve kuruluşları ve ye...
Dini Sohbetler
Yaşlılara Hürmet, Ömrümüze Bereket
Mekke’nin
fethedildiği gündü. Hasret bitmiş, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ve güzide ashabı
yıllar önce zorla çıkarıldıkları yurtlarına dönmüşlerdi. Müminler sevinçle
birbirine sarılıyor, böyle bir günü lütfettiği için Allah’a şükrediyorlardı. Resûl-i
Ekrem’in hicret arkadaşı, sâdık dostu Hz. Ebûbekir ise şehre girer girmez
doğruca babasının yanına gitmişti. İslam’ı kabul etmesini çok arzu ettiği
babasını alıp Resûlüllah’ın huzuruna getirdi. Allah Resûlü, yaşlılıktan saçı
sakalı ağarmış, gözleri görmeyen Ebû Kuhâfe’yi
karşısında görünce her zamanki mütevazı, zarif ve hürmetkâr hali ile
şöyle buyurdu: “Bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da biz ona gitseydik olmaz
mıydı?”[1]
Hayat, mevsimler gibidir. Baharı,
yazı, sonbaharı, kışı vardır. Hayatın her
dönemi, ayrı özelliklere ve güzelliklere sahiptir. Kul olarak iyi işler yapmak,
ibadet ve taat ile hayata anlam katmak için bu dönemlerin her biri birer
fırsattır. İnsanı kemâle ulaştıran, olgun bir mümin olmanın huzurunu yaşatan en
kıymetli dönem ise yaşlılıktır. Yaşlılık, bedenin yorulduğu ancak ruhun tecrübeyle
yoğrulduğu bir bilgelik dönemidir.
Yaşlılar,
Allah’ın dualarına icabet ettiği, ihsan
ve ikramına mazhar kıldığı kimselerdir. Milli
ve manevi değerlerimizi, kültürümüzü yarınlara taşıyan, geçmişimizle
geleceğimizi birbirine bağlayan en değerli köprülerimizdir. Onlar, yuvalarımızın dayanağı, bereket kaynağıdır.
Ağarmış saçları, bükülmüş belleri toplumumuz için birer rahmet ve
mağfiret vesilesidir. Sağlığının ve geçen yıllarının kıymetini bilen bir yaşlı,
güzel bir insandır. Çünkü Sevgili Peygamberimiz, “İnsanların en hayırlısı
kimdir?” sorusuna cevaben “Ömrü
uzun, ameli güzel olandır”[2] buyurmuştur.
İnsanoğlu, ailesi ve çevresiyle
sürekli irtibat hâlinde olmak, beşerî ilişkilerini sürdürmek ister.
Yaşlılık döneminde bu ihtiyaç ve bağlılık daha da artar. Yaşlıları hayatın
coşkusundan uzaklaştırmak, toplumdan dışlamak onları mutsuzluğa ve yalnızlığa sürükler. Halbuki
saygı gören, hali hatırı sorulan, fikrine danışılan bir yaşlı, kendisini huzurlu
ve güvende hisseder. Yalnızlığın ve terk edilmişliğin sebep olacağı sıkıntı ve
bunalımlardan kurtulur.
Hayatta ilgi, sevgi ve
desteğimizi en çok hak edenlerin başında anne babamız gelir. Resûlüllah (s.a.s),
“Rabbin rızası, anne babanın rızasına, öfkesi de
anne babanın öfkesine bağlıdır”[3]
buyurmuştur. Anne babamıza
göstereceğimiz şefkat ve merhamet, onların huzurlu bir yuvaya en çok ihtiyaç
duyduğu ihtiyarlık çağında ayrı bir önem
taşır. Ömürlerinin bu en hassas döneminde onların yanı başında olmak, ihtiyaçlarını
karşılamak, hayır dualarını almak bize Allah’ın rızasını kazandıracak en önemli
vesilelerdendir.
Bir evladın, yaşlı anne
babasını kimsesiz ve sahipsiz bırakması ise büyük bir vefasızlıktır. Nitekim
Allah Resûlü (s.a.s), yanında annesi ile babasından biri yahut
her ikisi ihtiyarlayıp da onların hoşnutluğunu kazanamadığı için cennete
giremeyen kişi hakkında “Burnu yerde sürtünsün” buyurarak böyle bir
kimsenin nasipsizliğine işaret etmiştir.[4]
Her yaşlıda kendi hayat
serüvenimizi görmek, akıl sahibi olmanın bir gereğidir. Bugünün ihtiyarları
dünün gençleri olduğu gibi, bugünün gençleri de yarının ihtiyarları olacaktır. Rabbimiz
bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle dile getirmektedir: “Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir
güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O
dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, kudret sahibi olandır.”[5]
O halde, küçükken bizi hayata
hazırlayan yaşlılarımıza biz de bugün ihtimam gösterelim. Hayatlarını kolaylaştırmak
ve tecrübelerinden faydalanmak için üzerimize düşen sorumlulukları yerine
getirelim. Unutmayalım ki, yaşlılarımıza hürmet, ömrümüze bereket katacaktır. Peygamberimiz (s.a.s)’in şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum: “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.”[6]
[1] İbn Hanbel, VI, 350.
[2] Tirmizî,
Zühd, 21.
[3] Tirmizî, Birr, 3.
[4] Müslim, Birr, 10.
[5] Rûm, 30/54.
[6] Tirmizî, Birr, 75.
Kaynak: http://www2. diyanet.gov.tr/ dinhizmetlerigenelmudurlugu/ sayfalar/hutbelerlistesi.aspx
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)