Featured post

e-Devlet Nedir, Ne İşe Yarar?

e-Devlet, kamu yönetiminde bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımıdır. e-Devlet kavramının idari boyutu kamu kurum ve kuruluşları ve ye...

Dini Sohbetler

  1. Afetlere Karşı Bilinçli Olmalıyız
  2. Allah (c.c.) ile Kul Arasındaki Bağ
  3. Batıl İnanç ve Hurafeler
  4. Cami ve Hayat
  5. Din Samimiyettir
  6. Kudüs İslâm Yurdudur
  7. Peygamberimizin (s.a.v.) Dilinden Dualar
  8. Muharrem Ayı ve Aşure Günü
  9. Teknoloji Bağımlılığı ve Sosyal Medya Ahlakı
  10. Musibetler Karşısında Müminin Tavrı
  11. Sorumluluk Sahibi Bir Baba Olabilmek
  12. Rabbin İçin Kurban Kes
  13. Tevazu İnsanı Yüceltir
  14. Her Can Dokunulmazdır
  15. İnsan, İman ve Hayat
  16. Dünyevileşmek, Geçici Olana Gönül Vermek
  17. Tefekkür ile Bir Ömür Geçirmek
  18. Faizin Toplumsal Zararları
  19. Allah'a (c.c.) Yakın Olma Çabamız: Namaz
  20. Kul ve Kamu Hakkı
  21. Beden Mahremiyeti ve Tesettür
  22. Cuma Namazı ve Adabı
  23. Neslin Korunması: Erdemli Bir Nesil, Huzurlu Bir Gelecek
  24. Mukaddes Bir Yolculuk: Hac
  25. Camiler Çocuk Dolsun, Ahlakı Kur'an Olsun
  26. Aile Olmak, Aile Kalmak
  27. Kadir Gecesi Kur'an ile Şereflenen Gece
  28. Kardeşliğimiz Zekat ve Fıtır Sadakası ile Bereketlensin
  29. Peygamberimizin (s.a.v.) Tarifiyle Hayırlı Müslüman
  30. Beraat Gecesi
  31. Miraç Gecesi
  32. Müslüman: Hayırlı Komşudur
  33. Kur'an ve Sünnet Bir Bütündür
  34. Bereket Mevsimi: Üç Aylar
  35. İslam Ahlakının Özü Hayadır
  36. Tedbir Müminden Takdir Allah'tan
  37. Allah Temizdir, Temiz Olanı Sever
  38. Yaşlılara Hürmet, Ömrümüze Bereket

Yaşlılara Hürmet, Ömrümüze Bereket


Mekke’nin fethedildiği gündü. Hasret bitmiş, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) ve güzide ashabı yıllar önce zorla çıkarıldıkları yurtlarına dönmüşlerdi. Müminler sevinçle birbirine sarılıyor, böyle bir günü lütfettiği için Allah’a şükrediyorlardı. Resûl-i Ekrem’in hicret arkadaşı, sâdık dostu Hz. Ebûbekir ise şehre girer girmez doğruca babasının yanına gitmişti. İslam’ı kabul etmesini çok arzu ettiği babasını alıp Resûlüllah’ın huzuruna getirdi. Allah Resûlü, yaşlılıktan saçı sakalı ağarmış, gözleri görmeyen Ebû Kuhâfe’yi  karşısında görünce her zamanki mütevazı, zarif ve hürmetkâr hali ile şöyle buyurdu: “Bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da biz ona gitseydik olmaz mıydı?”[1]
Hayat, mevsimler gibidir. Baharı, yazı,  sonbaharı, kışı vardır. Hayatın her dönemi, ayrı özelliklere ve güzelliklere sahiptir. Kul olarak iyi işler yapmak, ibadet ve taat ile hayata anlam katmak için bu dönemlerin her biri birer fırsattır. İnsanı kemâle ulaştıran, olgun bir mümin olmanın huzurunu yaşatan en kıymetli dönem ise yaşlılıktır. Yaşlılık, bedenin yorulduğu ancak ruhun tecrübeyle yoğrulduğu bir bilgelik dönemidir.
Yaşlılar, Allah’ın dualarına icabet ettiği, ihsan ve ikramına mazhar kıldığı kimselerdir. Milli ve manevi değerlerimizi, kültürümüzü yarınlara taşıyan, geçmişimizle geleceğimizi birbirine bağlayan en değerli köprülerimizdir. Onlar, yuvalarımızın dayanağı, bereket kaynağıdır. Ağarmış saçları, bükülmüş belleri toplumumuz için birer rahmet ve mağfiret vesilesidir. Sağlığının ve geçen yıllarının kıymetini bilen bir yaşlı, güzel bir insandır. Çünkü Sevgili Peygamberimiz, “İnsanların en hayırlısı kimdir?” sorusuna cevaben “Ömrü uzun, ameli güzel olandır[2] buyurmuştur.
İnsanoğlu, ailesi ve çevresiyle sürekli irtibat hâlinde olmak, beşerî ilişkilerini sürdürmek ister.  Yaşlılık döneminde bu ihtiyaç ve bağlılık daha da artar.  Yaşlıları hayatın coşkusundan uzaklaştırmak, toplumdan dışlamak onları mutsuzluğa ve yalnızlığa sürükler. Halbuki saygı gören, hali hatırı sorulan, fikrine danışılan bir yaşlı, kendisini huzurlu ve güvende hisseder. Yalnızlığın ve terk edilmişliğin sebep olacağı sıkıntı ve bunalımlardan kurtulur.
Hayatta ilgi, sevgi ve desteğimizi en çok hak edenlerin başında anne babamız gelir. Resûlüllah (s.a.s),  “Rabbin rızası, anne babanın rızasına, öfkesi de anne babanın öfkesine bağlıdır”[3] buyurmuştur. Anne babamıza göstereceğimiz şefkat ve merhamet, onların huzurlu bir yuvaya en çok ihtiyaç duyduğu ihtiyarlık çağında ayrı bir önem  taşır. Ömürlerinin bu en hassas döneminde onların yanı başında olmak, ihtiyaçlarını karşılamak, hayır dualarını almak bize Allah’ın rızasını kazandıracak en önemli vesilelerdendir.
Bir evladın, yaşlı anne babasını kimsesiz ve sahipsiz bırakması ise büyük bir vefasızlıktır. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), yanında annesi ile babasından biri yahut her ikisi ihtiyarlayıp da onların hoşnutluğunu kazanamadığı için cennete giremeyen kişi hakkında “Burnu yerde sürtünsün” buyurarak böyle bir kimsenin nasipsizliğine işaret etmiştir.[4]  
Her yaşlıda kendi hayat serüvenimizi görmek, akıl sahibi olmanın bir gereğidir. Bugünün ihtiyarları dünün gençleri olduğu gibi, bugünün gençleri de yarının ihtiyarları olacaktır. Rabbimiz bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle dile getirmektedir: Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, kudret sahibi olandır.”[5]
O halde, küçükken bizi hayata hazırlayan yaşlılarımıza biz de bugün ihtimam gösterelim. Hayatlarını kolaylaştırmak ve tecrübelerinden faydalanmak için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirelim. Unutmayalım ki, yaşlılarımıza hürmet, ömrümüze bereket katacaktır. Peygamberimiz (s.a.s)’in şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum: “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.”[6]

[1] İbn Hanbel, VI, 350.
[2] Tirmizî, Zühd, 21.
[3] Tirmizî, Birr, 3.
[4] Müslim, Birr, 10.
[5] Rûm, 30/54.
[6] Tirmizî, Birr, 75.

Kaynak: http://www2.diyanet.gov.tr/dinhizmetlerigenelmudurlugu/sayfalar/hutbelerlistesi.aspx


İnsan hayatının tüm renklerini bir araya getirmeyi amaçlayan Hayata Dokunmalı, sizler için en güzel ve yararlı içerikler sunuyor. Siz de bize içerik önerebilir, hatta site yazarı olabilirsiniz. Bunun için bizimle iletişime geçmeniz yeterlidir.