Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi
ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya,
uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi
davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.”[1]
Resûl-i
Ekrem (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah katında komşuların en hayırlısı,
komşusuna en güzel davranandır.”[2]
Komşuluk, sosyal hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır.
Komşularımız, her gün karşılaştığımız, huzur ve güven veren selamına
alıştığımız, ihtiyaç duyduğumuzda yanı başımızda bulduğumuz insanlardır.
Köyümüzün, mahallemizin, ilçemizin, şehrimizin ve ülkemizin de komşuları
vardır. Her türlü komşuluk ilişkisinde esas olan ise, hakkaniyet, nezaket,
saygı ve merhamettir. Ahlakî erdemlere sahip, insanî değerlere saygılı,
komşusunun şeref ve haysiyetini koruyan bir komşu, dünya hayatının en büyük
nimetlerinden birisidir.
Komşuların birbiri üzerinde öyle çok hakkı vardır ki, Sevgili
Peygamberimiz “Cebrâil, bana komşu
hakkından o kadar çok bahsetti ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak
zannettim”[3] buyurur. Komşuya iyilik yapmak ve
güzel davranmak, Peygamberimizin ifadesiyle, mümin olmanın gereğidir.[4]
Mümin,
imanından aldığı olgunlukla, komşusunu yalnız ve yardımsız bırakmaz. Maddi ya
da manevi her türlü ihtiyacında komşusuna destek olur. Öyle ki, mümin bir
kadın, yemek yaparken bile çorbanın suyunu biraz fazla koyarak komşusunu
gözetmenin Peygamber tavsiyesi olduğunu bilir. Acı tatlı gününü paylaşmak,
hastalandığında ziyaret edip, öldüğünde cenazesinde bulunmak, aile fertlerine
sahip çıkmak her müminin komşuluk vazifesidir.
Ne hazin bir durumdur ki, günümüzde aynı apartmanın çatısı altında
yaşayan, akşam olunca aynı duvara sırtını yaslayan nice komşu, birbirini
tanımamaktadır. Komşular birbirlerinden bir selamı bile esirgemekte, yaşanan
acılar günlerce sonra duyulmakta, sevinçler dört duvar arasında kalmaktadır.
Günümüz insanı, dünya telaşı içinde koşarken ruhunu ve gönlünü ihmal etmekte,
dertlerine derman olabilecek komşuluk ilişkilerini gözden kaçırmaktadır.
Komşuluğun zayıflamasıyla birlikte, maalesef birbirimizi tanıma, anlama, hoş
görme, affetme gibi güzel vasıflarımız da kaybolmaktadır.
Geliniz bu Cuma vakti, müminler olarak komşuluk ahlakına ve
hukukuna ne derece riayet ettiğimizin muhasebesini yapalım. Komşularımıza sıcak
ve samimi bir selam verip, çocukların hatırını sormayı, gençlere güler yüz
göstermeyi ihmal etmeyelim. Komşularımızın kederine ve sevincine ortak olalım. “Komşusunun,
şerrinden emin olmadığı kimse cennete giremez”[5] buyuran
Peygamber Efendimizin ne kadar ciddi bir uyarıda bulunduğuna dikkat kesilelim.
Elimizden ve dilimizden komşularımızın zarar görmemesi için azami derecede
hassasiyet gösterelim. Peygamberimizin
“Komşusu açken tok yatan kimse hakkıyla iman etmiş sayılmaz”[6]
hadisini mihenk kabul edelim. En son hangi komşumuzu ziyaret ettik ya da hangi
komşumuzu evimizde ağırladık? Kendimize soralım.
Komşularla iyi ilişkiler kurmak, tıpkı ibadet etmek gibi,
imanımızın gereğidir. Komşuluk ilişkilerimizde sevgi, saygı, yardımlaşma ve
dayanışma duygusunu hâkim kılmak, ahlakımızın gereğidir.
Kendimiz için
iyilik adına ne istiyorsak komşumuz için de onu isteyelim. Kendimize
yapılmasını arzu etmediğimiz kötülükten komşumuzu da muhafaza edelim.
Bedenlerimizle birlikte kalplerimiz de komşu olsun.
[1] Nisâ, 4/36.
[2] Dârimî, Siyer, 3; Tirmizî, Birr, 28.
[3] Tirmizî, Birr, 28.
[4] İbn Mâce, Zühd, 24; Tirmizî, Zühd, 2.
[5] Müslim, Îmân, 73.
[6] Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, X, 7.
Kaynak: http://www2. diyanet.gov.tr/ dinhizmetlerigenelmudurlugu/ sayfalar/hutbelerlistesi.aspx