Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Şüphesiz biz sana bitip tükenmez nimetler
verdik. Şimdi sen Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!”[1]
Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle
buyuruyor: “Âdemoğlu, kurban bayramı günü, Allah’a kurban kesmekten daha
sevimli gelen bir amel işleyemez...”[2]
Rabbimizin rızasına yaklaşmamıza ve müminlerle kardeşlik
bağlarımızın pekişmesine vesile olan Kurban Bayramının heyecanı yüreklerimizi
sardı. Bizleri bu mübarek günlere ulaştıran Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar
olsun. Kurbanlarımızla Rabbimize olan teslimiyet ve sadakatimizi, yardım ve ikramlarımızla
da kardeşlerimize olan muhabbetimizi tazeleyeceğiz.
Kurban, belirli şartları taşıyan hayvanları usulüne uygun olarak
ibadet maksadıyla kesmektir. Bütün ibadetlerde olduğu gibi kurbanda da asıl
maksat kurbiyettir. Yani, Allah’a yakınlaşma çabasıdır. Takvaya ulaşma
arzusudur. Kurban, itaatkâr kullarından, Rahmân’a yükselen bir saygı ve
samimiyet beyanıdır. Cenâb-ı Hak, bu gerçeği bizlere şöyle haber verir: “Kurbanların
ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. O’na ulaşacak olan yalnızca
takvanızdır.”[3]
Kurban, Hz. Âdem’den bu güne her topluma emredilmiş bir ibadettir.
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Biz her ümmete kurban
kesmeyi meşrû kıldık ki kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar
üzerine Allah’ın adını ansınlar…”[4]
Kurban ile samimiyet sınavına tabi
tutulan Hz. Âdem’in çocukları Habil ve Kabil’i hatırlayınız. Bu sınavda
Allah’ın emrine en güzel şekilde itaat eden ve kanaatkâr davranan Habil
kazanmış, samimiyetsiz ve kıskanç tavrıyla Kabil kaybetmiştir. Çünkü bütün
ibadetlerin özü ihlas ve takvadır.
Kurban ile teslimiyet imtihanından geçen
Hz. İbrahim’i ve oğlu İsmail’i hatırlayınız.
Bu ağır imtihanda Peygamber bir baba ve oğlu, sahip olunan her şeyin
Allah yolunda tereddütsüz feda edilebileceğini insanlığa göstermiştir.
Vefat edinceye kadar her yıl kurban
kesen Peygamber Efendimizi hatırlayınız. Allah’ın Sevgili Elçisi (s.a.s),
kurbanlarını bizzat boğazlamış, etinden hem kendisi ve ailesi yemiş, hem
dostlarına ikram etmiş, hem de ihtiyaç sahiplerine infak etmiştir. Kurbanda
Peygamberimizin vefası ve duası vardır. Onun infak ve paylaşma ahlakı vardır.
Kurban, maddi ve manevi anlamda yüce bir sorumluluktur. Eşimizle,
dostumuzla, komşumuzla, akrabalarımızla, kardeşlerimizle aynı nimet etrafında
buluşmaktır. Kurban, Allah yolunda iyilik ve infakta bulunma, O’nun nimetlerini
paylaşma bilincini diri tutmaktır. En yakınlarımızdan başlamak üzere,
muhtaçların, mağdurların, garip ve
kimsesizlerin yüzünü güldürmektir. Renk, dil ve coğrafya ayrımı gözetmeksizin,
ihtiyaç sahiplerinin hanesine muhabbet ve sevinç taşımaktır. Adını bile duymadığımız
nice ülkelere, hiç görmediğimiz insanlara iyilik eli uzatmaktır. Kardeş olmanın, bir olmanın, ümmet olmanın
şuuruna ermektir.
[1] Kevser, 108/1-2.
[2] Tirmizî, Edâhî, 1.
[3] Hac,
22/37.
[4] Hac,
22/34.
Kaynak: http://www2.diyanet.gov.tr/dinhizmetlerigenelmudurlugu/sayfalar/hutbelerlistesi.aspx