Kâinatın
düzeni ve işleyişi “Sünnetullah” denilen ilâhî kanunlara göre cereyan eder.
Cenâb-ı Hak bu kanunları sonsuz kudretiyle ve ilmiyle belirlemiştir. Toprağın,
rüzgârın, suyun ya da ateşin kendine has bir yapısı ve dengesi vardır.
İnsanoğlu bu yapıyı bilerek ve bu dengeyi koruyarak yaşamak durumundadır.
Deprem
de ilâhî kurallara uygun biçimde meydana gelir. İnsanoğlu depreme engel olamaz;
depremin zamanına ve şiddetine müdahale edemez. Ama depremde zarar görmemek
için çeşitli önlemler alabilir. Zira deprem, sel, yangın gibi doğal afetler
karşısında can ve mal kaybının en aza indirilmesi ancak gerekli tedbirleri
almakla mümkündür.
Yüce
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Andolsun ki sizi biraz korku ve
açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız.
Sabredenleri müjdele!”[1] Mümin, imtihan
dünyasında farklı sıkıntılarla karşılaşacağını bilerek yaşar. Sınırlı ve aciz
bir varlık olduğunun, kul olarak Rabbine muhtaçlığının farkındadır. Sıkıntılar
karşısında elinden geldiği ve gücü yettiği kadar mücadele eder. Aklını,
bilgisini, tecrübesini kullanarak tedbirini alır. Sonrasında ise imanı gereği,
teslimiyet ve tevekkül ile hareket eder. Uğradığı musibetten sabrederek ve
güçlenerek çıkar. Nimete şükür, mihnete sabır göstererek ilâhî imtihanı
kazanır. Peygamberimiz (s.a.s), müminin bu halini şöyle anlatır: “Müminin
durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum sadece mümine
hastır. Bir nimetle karşılaştığında şükreder; bu onun için hayır olur. Bir
musibetle karşılaştığında ise sabreder; bu da onun için hayır olur.”[2]
Afetlere karşı sorumluluğunun bilincinde olmak, mümince bir duruşun
gereğidir. Takdir Allah’ındır, bizlere düşen ise önce tedbir almak, sonra
Rabbimize tevekkül etmektir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s) musibetler
karşısında tavrımızın nasıl olması gerektiğini şöyle anlatır: “Allah
ihmalkârlık ve gevşeklikten hoşlanmaz. Senin akıllı davranman gerekir. Fakat
artık yapabileceğin bir şey kalmadığı zaman,
‘Allah
bana yeter. O, ne güzel vekildir.’ de.”[3]
Öyleyse güvenli bir hayat için afetlere karşı hazırlıklı olalım. Tabiatın dengelerine ve yaşadığımız bölgenin gerçeklerine uygun, doğru ve sağlam adımlar atalım. Ailemizi afet ve acil durumlar hakkında bilgilendirelim.
Hamdolsun ki dün olduğu gibi bugün de inancı, mezhebi, etnik
kökeni ve düşüncesi ne olursa olsun milletçe el birliğiyle yaralarımızı
sarıyoruz. Devletimizin desteği ve milletimizin dayanışması her türlü takdirin
üzerindedir. Sevgili Peygamberimizin müjdesi ise bu aziz, fedakâr ve cömert
milleti beklemektedir: “Bir kul, kardeşinin yardımında olduğu sürece,
Allah da o kulun yardımcısıdır.”[4]
[1] Bakara, 2/155.
[2] Müslim, Zühd, 64.
[3] Ebû Dâvûd, Akdiye, 28.
[4]Ebû Dâvûd, Edeb, 60.
Kaynak: http://www2. diyanet.gov.tr/ dinhizmetlerigenelmudurlugu/ sayfalar/hutbelerlistesi.aspx