Rahmet ve mağfiret iklimi
olan üç ayların eşiğindeyiz. Bizleri bu mübarek günlere ulaştıran Cenâb-ı
Allah’a hamd ü
senâlar olsun. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimize salât
ve selam olsun.
Recep, Şaban ve Ramazan’ı
içinde barındıran üç aylar, Regâib gecesiyle başlar. Miraç ve Berat
gecesiyle devam eder. Bin aydan daha hayırlı Kadir gecesiyle zirveye ulaşır.
Birlik ve beraberliğimizi güçlendiren, ülfet ve muhabbetimizi artıran Ramazan
bayramıyla taçlanır. Üç aylar, hasretle yolunu gözlediğimiz, gönül hanemize
konuk ettiğimiz kutlu misafirimizdir. Allah Resûlü (s.a.s), üç ayları
karşılarken şöyle dua etmiştir: “Allah’ım!
Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır.”[1]
Üç aylar, ilâhî rahmetin
oluk oluk aktığı, manevi huzur ve sükûnun gönüllere indiği kıymetli bir zaman
dilimidir. Bizler bu mübarek vakitlerde ömrümüzün muhasebesini yapar, yaratılış
gayemizi yeniden idrak ederiz. Kulluk ve ibadete, hayır ve hasenata, iyilik ve
güzelliklere her zamankinden daha fazla yönelir, gönül dünyamızı imar ederiz.
Hayatın karmaşası içinde ihmal ettiğimiz görev ve sorumluluklarımızı
hatırlarız.
Önümüzdeki hafta Perşembe
gününü Cuma’ya bağlayan gece feyz ve bereketle dolu Regâib gecesidir. Regâib,
özlenen, rağbet edilen ve değer verilen demektir. Regâib gecesi, üç ayların
müjdecisi, Kur’an ayı Ramazan’ın habercisidir. Bu gece, akıp giden hayatımızda asıl kazancın, Cenâb-ı
Hakk’a yönelmek, kulluk sözümüzü tutmak olduğunu bize hatırlatır.
Yüce Rabbimiz, bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne
hazırladığına baksın! Evet, Allah’a
itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizin tamamından
haberdardır.”[2] Bu ilâhî hitaba uygun olarak her mümin, rahmet ve mağfiretle dolu üç
aylarda daha fazla iyilik yapmaya vesile aramalıdır. İyiliğin yolları pek çoktur. Bazen yolunu şaşıran birine yol göstermektir
iyilik. Bazen insanlara eziyet veren bir
şeyi yoldan kaldırmaktır. Bazen de ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak, onlara infakta
bulunmaktır. İnfak ise sadece parayla yapılan bir iyilik değildir. Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s), “Her iyilik sadakadır”[3] buyurarak nice infak çeşidine işaret etmiştir. Şifa bekleyen bir
hastanın derdine derman, hastalığına çare olmak da bir infaktır. Dünyevî hiçbir
karşılık beklemeden, hastalarımıza umut ışığı olmak, organ, ilik ve kök hücre
bağışında bulunmak ne asil bir davranıştır! Şüphesiz dinî ve insanî
sorumluluğumuzun gereği olan böylesi davranışlar bereket ve mağfiret iklimi
olan üç aylarda Rabbimizin rızasını bize kazandıracak en önemli amellerdendir.
Nitekim Cenâb-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de “Kim bir canı kurtarırsa, bütün
insanların hayatını kurtarmış gibi olur”[4] buyurur.
Üç aylar, müminlere açılmış bir
fırsat kapısıdır. Bu gün ve geceleri Rabbimizin rızasını kazanmak için vesile
kılalım. Ancak kulluğumuz yalnızca bu gün ve gecelerle sınırlı kalmasın.
Hayatımız boyunca rağbetimiz daima Yüce Mevlâ’ya olsun.
Bu vesile ile necip milletimizin ve bütün İslam âleminin Regâib
Kandili’ni tebrik ediyorum. Üç ayların rahmet, mağfiret ve bereket ikliminin
insanlığın hidayetine, barış ve huzuruna vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz
ediyorum.
[1] Taberânî,
el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259.
[2] Haşr, 59/18.
[3] Buhârî, Edeb, 33.
[4] Mâide, 5/32.
Kaynak: http://www2. diyanet.gov.tr/ dinhizmetlerigenelmudurlugu/ sayfalar/hutbelerlistesi.aspx