Yüce
Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği üzere “Allah katında ayların sayısı
on ikidir.”[1]
Bu aylardan biri de içinde bulunduğumuz Muharrem ayıdır. Muharrem ayı,
Rabbimizin rahmetine mazhar olmuş müstesna bir zaman dilimidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) “Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç
Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”[2]
buyurarak bu ayın manevi bereketine işaret etmiştir.
Muharrem
ayının tarihimizde ve kültürümüzde de ayrı bir yeri vardır. Muharrem ayı, âşûrâ
ayıdır. Âşûrâ, birlik ve
beraberliğimizin, paylaşma ve dayanışmamızın simgesidir. Aşure aşındaki farklı nimetlerin kaynaşarak ortak bir tada dönüşmesi
gibi, milletimiz de asırlardır birlikte yaşama ahlakının gereği olarak sevinci
ve kederi, nimeti ve külfeti, muhabbeti ve meşakkati paylaşmıştır.
Muharrem
ayı aynı zamanda hepimizin ortak acısı, tarihimizin yürek yarası olan Kerbelâ
olayının yaşandığı aydır. Hz. Hüseyin Efendimiz ve çoğu Ehl-i Beytten olmak
üzere, beraberindeki yetmişten fazla Müslüman, Kerbelâ'da şehadet şerbeti
içmiştir. Kerbelâ, çetin bir imtihanın ve derin bir hüznün adıdır. Kerbelâ,
Sevgili Peygamberimizin aile efradından asırlara miras kalan ağır bir derstir.
Bugün Kerbelâ denince bağrı yanan, Hz. Hüseyin anılınca “Ah!” çeken her
Müslüman, Kerbelâ üzerine düşünmeli, onu doğru anlamalı ve ondan ibretler
çıkarmalıdır.
Kerbelâ’yı
anlamak için Hz. Hüseyin’i tanımak lazımdır. Hz. Hüseyin, dedesi olan
Hâtemü'l-Enbiyâ Muhammed Mustafa'nın (s.a.s) yolunda yürüyen şerefli bir
mümindir. Hz. Hüseyin, haksızlığın ve zulmün karşısında duran; hakkın,
adaletin, vefanın, sadakatin ve erdemin yoluna baş koyan haysiyetli bir
Müslümandır.
Hz. Hüseyin’i
sevmek, onun, uğruna can verdiği değerleri sahiplenmeyi gerektirir. Zira o, tüm
nesiller ve çağlar için onurlu bir hayatın ve asil bir duruşun muhteşem
örneğidir. Hz. Hüseyin’in imanını ve ahlakını kuşanmak, aynı zamanda onun yiğit
ve fedakâr şahsiyetini gençlerimize aktarmak bizim görevimizdir.
Muharrem
ayının bize en büyük mesajı birliğimize ve dirliğimize sahip çıkmak,
kardeşliğimizden asla ödün vermemektir. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bizi
şöyle uyarır: “Kendilerine
apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte
onlar için büyük bir azap vardır.”[3] Sevgili
Peygamberimiz (s.a.s) ise bir hadis-i şeriflerinde şöyle
buyurur: “Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin, birbirinize haset
etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.”[4]
Yeni
Kerbelâ’lar yaşamamak için, aynı imanı, acıyı, özlemi taşıyan kalplerimizi
birleştirelim. Gönüllerimizde birbirimize yer açalım, hayatlarımızı muhabbetle
buluşturalım. Ortak acılarımıza ve çözüm bekleyen sorunlarımıza ferasetle,
basiretle, sorumluluk ve duyarlılıkla yaklaşalım. Bizi biz yapan mukaddes
değerlerimiz etrafında kenetlenelim. Hz. Hüseyin’in asaletini ve güzel ahlakını
kendimize şiar edinelim.
Bu
vesileyle şehitlerin serçeşmesi Hz. Hüseyin Efendimiz başta olmak üzere
Kerbelâ'dan bugüne kadar, hakikat, hürriyet, izzet ve mukaddesat uğruna canını
feda eden bütün şehitlerimizi, rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.
[1] Tevbe, 9/36.
[2] Müslim, Sıyâm, 202.
[3] Âl-i İmrân, 3/105.
[4] Buhâri Edeb, 57.
Kaynak: http://www2.